^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : TEZER "Cocuklugun Soguk Geceleri"

08 Eylül 2007

TEZER "Cocuklugun Soguk Geceleri"


"-Yaşarsın.Herkes herkessiz yaşayabilir "


"Benim en büyük mutluluğum her şeyden kaçmak.
Tüm çocuklardan,
tüm acılardan,

tüm sevgilerden,
tüm orgazmlardan,
tüm gecelerden,tüm günlerden..her hilal aydan, her ülkeden..
Ben her gece ölüyorum. Her sabah yeniden canlanıyorum. Her yirmi dört saatlik zaman dilimi hem ölüm hem yaşam aynı zamanda.."

*
Anne ve babasının görevleri nedeniyle çocukluğu Simav, Ödemiş ve Gerede’de geçti.
“..Dört bin nüfuslu bir Anadolu kasabasında dünyaya bakmayı öğrendim. Altı yaşındaydım. Dünyanın sonsuz büyüklüğünü hissettim ve gitmem, çok uzaklara gitmem gerektiğine inandım…”

*
"...Geceleri anneme sokulunca hem soğuktan korunuyorum, hem de yalnızlıktan. Kış sabahları kasabanın dışındaki okula giden yolda, kar tipisinden yüzlerimizi öne eğerek ilerliyoruz. Ellerim soğuktan çatlamış, kanıyor. Yaz aylarında tezeklerin kurutulduğu yokuşlar bembeyaz karla kaplı. Evlerin çatılarından kalın buzlar sarkıyor. (...) Kasabanın elektrikleri akşamüstü veriliyor, gece yarısı da kesiliyor..."

*
“Yaşamımın annemin ve babamın yaşamıyla bir ilintisi olmadığını düşünüyorum. Bir ana ve babadan olma değilim. Bir yaban otu gibi Anadolu yaylasında bittim. Doğumum bile bir kökünden kopma idi. Köklerimi hiç aramadım. İçerisinde severek yaşayabileceğim arka dünyalardan kopma köklerim olabilirdi. Annem ve babam gibi, tüm kentler, ülkeler, günler, geceler, her gökyüzü de yabancı kaldı bana. İnsanlara daha fazla yaklaştıkça bu saydıklarımdan daha fazla uzaklaşıyorum. Gökyüzünden, onun ışıklarından, gün batımlarından, karanlıklardan ve bulutlardan, kendi çıktığım karanlığa ulaşıncaya kadar onlardan uzaklaşacağım. “
(Batı Günlüğü, sayfa: 16)

*
“Ölüm düşüncesi izliyor beni. Gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Bunun belli bir nedeni yok. Yaşansa da olur, yaşanmasa da. Bir kaygı yalnız. Beni, kendimi öldürmeye iten bir kaygı. Karanlık bir gecenin geç vaktinde kalkıyorum. Herkes her geceki uykusunu uyuyor. Ev soğuk. Çok sessiz davranmaya özen gösteriyorum. Günlerdir biriktirdiğim ilaçları avuç avuç yutuyorum. Kusmamak için üstüne reçelli ekmek yiyiyorum. Genç bir kızım. Ölü gövdemin güzel görünmesi için gün boyu hazırlık yapıyorum. Sanki güzel bir ölü gövdeyle öç almak istediğim insanlar var. Karşı çıkmak istediğim evler, koltuklar, halılar, müzikler, öğretmenler var. Karşı çıkmak istediğim kurallar var. Bir haykırış! Küçük dünyanız sizin olsun. Bir haykırış! Sessizce yatağa dönüyorum. Ölümü ve yokluğu üzerine uzun süre düşünmeye zaman kalmıyor. Şimdi gözümün önündeki görüntüler renkli kırları andırıyor. Korkacak birşey yok. Kırlarda koşuyorum. Sanki bir deniz kentinde yaşamıyorum. Hep kırlar. Esintiyle birlikte eğilen otlar arasında bir başımayım. Birazdan ölüm beni alacak.“
(Ev, sayfa: 12)

*
"..mum ışığında güzel gözlü bir delikanlıyla yemek yiyorum. Kırmızı şarap içiyoruz. Kapı çalıyor. Neden onunla yaşamayı istemediğimi yazdığım an çıkıp geldi. İşte karşımda. Üzerime atlıyor. Beni odaya, yatağın üzerine sürüklüyor…
-Yapma!
-Sana ne oldu? Sensiz yaşayamam.
-Yaşarsın.Herkes herkessiz yaşayabilir.Bizim ilişkimiz bitti.Seninle ilk yattığımız gecelerde bile,sanki sevişmenin sonunda kollarımda bir ölü kalıyordu.Birbirimizi boşluğa sürüklüyoruz, öldürüyoruz.
-Birlikte ölelim!
-Ne farkı var.İstersen bahçeye bir çukur kazıp, ikimizi gömsünler.
-Gömsünler, isterim.
-Gömmesinler.Gel otur, getirdiğin konyaktan içelim.Sevdiğin kenti anlat.”
( Leo Ferre’nin konseri, sayfa : 33 )

*
“Saplantıların acıları ,burada da sürüyor.Uyandığım an başlayan,uykunun derinliklerinde ancak biraz azalan acı.Arkadaşlarıma belli etmemeye çalışıyorum.Onlar şakacı,özgür “beni” arıyor.Bulamıyor.Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil.Onların dünyasında çoşku delilik derecesine varmıyor.Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna,belki de ölüm isteğine dönüşmüyor.Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor.Düzenli yemek yiyorlar.Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları.Onlar işlerine inanmış.Onlar “başkaldırmayı” savunurken,belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar.Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor.”
(Leo Ferre’nin konseri, sayfa: 41)

*
"Eski çağlarda belki kumsalda da sevişti insanlar. Dalgaları ayaklarının altında duydu. Ben ya da bir başkası böyle yaşadı Akdeniz’i. Böyle yaşayacak. Binlerce yılın güneşini şimdi ben bekliyorum, antik tiyatronun taş basamağında oturmuş, doğaya bakıyorum. Birkaç saat sonra buradan ayrılacağım. Büyük kente döneceğim. Uzun süre yalnız güneşin doğuşunu, batışını, bulutların rüzgarla birlikte koşuşunu, yağmurlu, yağmurdan sonra çok ender görülen gökkuşağını ve gökkuşağının mora bürüdüğü denizleri, dilediğimce seyretmek isterdim.oysa koşullandırılmış bir büyük kentliyim. Doğadan ayrılıp, beton alanların, asfalt yolların kıyısındaki taş yapılara, apartmanlara döneceğim.."

*
''Dogumum bile bir kökünden kopma idi. On yasima kadar, çevremi özellikle çevremdeki sessizligi kavramaya çalistim... Yirmi yasim ile otuz yasim arasinda aklin bittigi yerleri ve çildirmanin sinirlarini aradim... Otuz yasim ile kirk yasim arasinda ne akilli ne de çilgindim. Dünyayi kavradigimi sandim... Kirk yasindayim. Bugün, gecenin bazi saatlerinde kitlenin anlamsiz gürültüsü içinde boguluyorum... Kendimi öldürmeye çalisiyorum... Özlemlerim kalmadi. Biraktim. Hepsini kendi ve benim dünyami anlamalari için biraktim... Ve bana ölümsüzlerin sonsuz acilari kaldi.''


TEZER OZLU[Çocukluğun soğuk geceleri]
---

 
Image Hosted by ImageShack.us