"Kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim" diye basliyor sair.
KUĞU KELİMESİ YUNANCADA KİKNOS (CYGNUS) OLUP DOĞUYA VE BİZE KAKNÜS OLARAK AKTARILMIŞTIR VE DOĞU EFSANELERİNDE KENDİNİ YAKARAK ÖLEN KUŞ OLARAK GEÇER. Kuğu yani Kaknüs bir adıyla da Musikar, Ferîdüddîn-i Attâr'ın Mantık-ut Tayr adlı eserinde şu şekilde anlatılmaktadır: “ Vatanı Hindistan olan Kaknüs’ün güzellikte eşi benzeri yoktur. Ney’e benzeyen uzun ve kuvvetli gagasında yüze yakın delik vardır. Her delikten farklı bir ses çıkar ve çıkan her ses, başka bir nağmenin ifadesidir. Kaknüs öttüğü zaman, diğer bütün kuşlar susar. Onun sesinin güzelliği hepsinin aklını başından alır. Ömrü bin yıla yakın olan Kaknüs’e öleceği vakit hissettirilir. Kuş, ölüm vakti yaklaştığında topladığı çalı çırpının ortasına geçer ve çeşitli nağmelerle feryada başlar. Gagasındaki her delikten ruhunun bir tarafına ait farklı bir nağme çıkar. Ölüm korkusundan hazan yaprağı gibi titrer. Yakıcı feryatlar, âdeta gönüllerden kan damlatır. Kaknüs nihayet bir nefeslik ömrü kaldığı an kanatlarını şiddetle çırpar ve kanatlarından çıkan kıvılcımla alev alır. Çıkan ateş, kuşun çevresindeki çalı çırpıyı da tutuşturur ve nihayetinde kuş tamamıyla yanar. Hiç ateş kalmadığı bir anda Kaknüs’ün külünden başka bir Kaknüs yaratılır..
28 Aralık 2010
Nilgün Marmara ve kuğu
Gönderen Ey'lûl
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)