^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : 03/30/08

30 Mart 2008

27 Mart 2008 Dünya Tiyatro Günü


Dünya Tiyatro Günü Uluslararası Bildirisi / Robert Lepage
Tiyatronun kökenine dair birçok hipotez vardır ama benim bulduğum, masal formundan alınmış ve en düşünce-kışkırtıcı olanıydı:
Bir gece, şafak vakti, bir grup insan taş ocağında ısınmak ve hikayeler anlatmak için ateşin etrafında toplanmış. Birdenbire, içlerinden birinin aklına bir fikir gelmiş. Ayağa kalkmış ve kendi gölgesini kullanarak bir hikaye canlandırmaya başlamış. Taş ocağının duvarlarında ateşten gelen ışığı kullanarak gerçeğinden daha büyük karakterler yapmış. Şaşkınlıkla bakan diğerleri her yaptığını anlıyorlarmış. Güçlü ile zayıfı, can sıkıcı ile canı sıkılmışı, Tanrı’yı ve ölümlüyü…
Bugünlerde şenlik ateşinin yerini projektörün ışığı, taş ocağındaki duvarın yerini de tüm mekanizmasıyla birlikte sahne almış durumda. Tüm bu kurallara ve geleneğe dikkatlice uyan titiz insanlar olarak, bu hikaye bize tiyatronun başlangıcındaki teknolojiyi ve onu bir tehdit aracı olarak değil, birleştirici bir unsur olduğunu anlamamız gerektiğini hatırlatıyor.
Tiyatro sanatının hayatta kalması onun kapasitesine, yeni araçlarla ve yeni dillerle kendini sürekli yeniden keşfetmesine bağlıdır. Tiyatro kendi çağının büyük olaylarına tanıklık etmeyi ne şekilde sürdürebilir ve insanlar arasındaki anlayışı ve açıklık ruhunu nasıl yaygınlaştırabilir? Hoşgörüsüzlük, dışlanma, her türlü füzyona ve kaynaşmaya direnen ırkçılık sorunlarına karşı, kendi pratiklerinde çözümler önererek nasıl kendini onurlandırabilir?
Tüm karmaşıklığıyla birlikte dünyayı anlatmak için sanatçı, yeni biçimler ve fikirler ileri sürmek ve bu kalıcı ışık-gölge oyununda insanlığın siluetini çekip çıkarma yeteneğine haiz olan izleyiciye güvenmek zorundadır.
Ateşle oynadığımız, risk aldığımız doğrudur. Ama aynı zamanda bir şansı da yakalamış oluruz: Yanabiliriz. Ama aynı zamanda şaşırtabilir ve aydınlatabiliriz.

Robert Lepage
Quebec, Kanada
17 Şubat 2008
Orijinali Fransızcadır.
(İngilizce çevirisinden Türkçe’ye çeviren: Volkan Çağlayan)

Robert Lepage (1957-…)
Robert Lepage Kanada’nın en “ödül”lü tiyatrocularından biridir. Kanadalı oyun yazarı, oyuncu ve sinema yönetmenidir. 1957’de Quebec’te doğdu. 5 yaşında bir hastalık sebebiyle saçlarını kaybetti. Ergenlik dönemindeki bir depresyondan sonra utangaçlığını yenebilmek için drama okuluna kaydoldu. Quebec’te, Conservatoire d'Art Dramatique’te okuduktan sonra Paris’te Alain Knapp’ın tiyatro okulundaki atölye ve seminerlerine katıldı. Quebec’e geri döndükten sonra bağımsız yapımlar yaptı ve 80’lerin başında Théâtre Repère’e katıldı. Burada yaptığı “circulations” isimli yapıt Kanada’da “en iyi yapım” seçildi. Ottoawa’da National Art Centre’s’in sanat yönetmenliğini yaptı. Bu dönemde “Needles And Opium” gibi oyunları ve “Macbeth” gibi eserleri sundu. 1993’te ‘Ex Machina’ multi iipliner (çoklu sanat disiplininin bir arada kullanıldığı) bir kumpanya kurdu ve sanat yönetmenliğini yaptı. The Seven Streams Of River Ota ve iki kardeşinin annelerinin ölümünden sonra birbiriyle yarışmasıyla, Birleşik Devletler ve Sovyetler’in uzay yarışını karşılaştırdığı en tanınmış yapımlarından biri olan “The Far Side Of The Moon”u yaptı. Daha sonra filme de uyarladı. Bu kumpanyayla birlikte gerçekleştirdiği yapımlar dünyanın çeşitli yerlerinde sahnelendi. Lepage müziğe de bulaştı. Peter Gabriel’in Secret World turunun sahne yönetmenliğini yaptı ve operalar sahneye koydu. Son oyunu Danimarkalı masal yazarı Hans Christien Andersen’nin “The Dyrad” isimli eseridir ve uluslararası birçok ödül almıştır. Şu anda “The Image Mill” isimli, dünyanın en büyük mimari projektörü olacak bir proje için çalışmaktadır. Quebec Şehri’ni Bassin Lousie ırmağı çevresinde geçmişi, bugünü ve geleceği dört büyük çağa ayırarak (su yolları ve keşif çağı, yollar ve yerleşimler çağı, trenyolları ve gelişme çağı, uçak yolculukları ve iletişim çağı) bir ses, ikon ve fikirler mozaiği olarak sunduğu bu çalışma halen sergilenmektedir.
Alıntı


Dünya Tiyatro Günü Ulusal Bildirisi 2008 / Orhan Alkaya
Bugün 27 Mart 2008, Dünya Tiyatro Günü. Bu kez önünüzde konuşmak görevi ve onuru bana verildi.
Ustam Muhsin Ertuğrul'un yazdığı ilk Ulusal Bildiri'nin otuz yıl sonrasında ve O'nun kurumsallaştırdığı tiyatronun doksan dört yıllık birikimine işçilik ettiğim zamanda.
Türkiye tiyatrosu hayli zamandır bir uzun geçidin tam içerisinde duruyor ve geçidin darlığı hayal gücünü bunaltıyor. Bu geçitten, binlerce yıllık ayrışık kültürel zenginliğimizle süzülmek, Dünya köyüne, kendi oyun oynama birikimimizle akmak üzereyiz.
Küçük bir köyde yaşıyoruz, ısınıyor yahut üşüyoruz, mutlaka seviniyor ve üzülüyoruz, farklı dillerde konuşuyoruz ve ötesi, daima hissediyoruz. Köyün bilgeleri ve onların söylenceleri, uzun, durağan hayat önermelerini kışkırtıyor, hepimizi tekçi dayatmalardan koruyup sakınıyor, yaşamak böyle anlam kazanıyor. Çünkü başlangıçta hayat şekilsizdir.
Öyleyse, oyun oynamaktan ne alıkoyabilir bizi? Pek az temel izlek var biliyoruz, ama yaratıcı insan kadar çok hikâye kurma ve anlatma biçimi de var. Tiyatro sanatı hayatı sıkıcı, ısrarcı bir düzenekten koruyup kollarken, yaratıcı insandan beslenir, besleniyor. Çünkü insan eşsizdir.
Olsa olsa henüz köyün sokaklarında saklı kalmış biçimler var ve yasak mahallelere ansızın girmek heyecan vericidir. Yeni biçimlere ihtiyaç duyuyoruz, çünkü tıkanmak ölümdür. Biçim özün ta kendisidir ve en çok biçim yasaklanır bilinebilen zamanda.
Aynı anda ileriye ve geriye, yani hayatı anlamlı kılacak kimyaya, yeryüzü yaşayanının şaşırtıcı imgelemiyle gidip gelelim -ki sahici tekliği, bugünde var olan İnsan'ı anlamlı kılabilelim. Bütün zamanları kapsayan ânda, bugünde!
Bugün daima yakıcıdır. İkaros'un kanatları elbette acıyacaktır ama kim güneşe o denli yaklaşmayı tasavvur edebilir ki? Çünkü ancak, yanmayı göze alan aydınlatabilir.
Tiyatro ümitsizliğin reddidir, çünkü oyun daima başlar. Şimdi ve burada, yeniden, oyun başlamak üzere.

Başlayalım öyleyse; hayatın gözden geçirilmiş yeni yorumlarına her zaman ihtiyacımız oldu. Bu ihtiyaç olmasaydı tiyatro ne işe yarardı -ki?

Orhan Alkaya
Rejisör
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları
Genel Sanat Yönetmeni

_

ADSIZ I - II / DüŞ SOKAGI SAKiNi





gerçekler nerde, hüzünler çoğalmış..
aşk için kurduğum düşlerin yerini,
kocaman yanılgılar almış.
geriye dönemem, ölümden beterdir yenilgiler.
Gözyaşlarım birer birer, uykularımda toplanmış.
gece oldu, sözüm bitti, uykum geldi, yatağım boş, üşüyorum, nerdesin?
tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim?

sevgiler nerde, gerçekler yalanmış.
aşk için kurduğum düşlerin yerini,
Kocaman yanılgılar almış.
günleri geçiremem, kalbimden düşer sevişmeler.
gidişlerim birer birer, özleminde çoğalır.
gece oldu, sözüm bitti, uykum geldi, yatağım boş, üşüyorum, nerdesin?
tükendim artık, sen yoktun, hiç olmadın, ben ağladım, sen güldün, nerdeyim?

Adsız Özlem / duet : Murat Yılmaz Yıldırım - Ece Minar
_

 
Image Hosted by ImageShack.us