^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : 10/03/07

03 Ekim 2007

ANNE SEXTON -" LIVE OR DIE "


Massachusetts'deki McLean Hastanesi uzun yıllar Amerika'nın en edebi akıl hastanesi ünvanını taşıdı. Robert Lowell, Sylvia Plath, Anne Sexton bunun yakın tanıklarıydılar.

In "Words," Anne Sexton says:
"I try to take care
and be gentle to them.
Words and eggs must be handled with care.
Once broken they are impossible things to repair."


"sözcüklere dikkat etmeye
ve kibar olmaya çalışıyorum.
Sözcüklere ve yumurtalara özenle dokunmalı.
Bir kez kırıldılar mı olanaksızdır
Onarılmaları. "


Anne Gray Harvey (9Kasım1928-4Ekim1974 A.B.D)

Anne Sexton yıllar boyunca ilginç bir amaca sahipti: McLean'a kabul edilmek. “Keşke McLean'a bir burs alabilsem” diye fısıldar uzun süreli dostu Lois Ames'a. Bundan sanki Amerikan Sanat ve Bilim Akademisine kabul edilmekmiş gibi bahsetmektedir. Gerçi McLean'a kabul edilmeyi elbette hakediyordu: 30 yaşına kadar iki intihar teşebbüsü ve Glenside ve Westwood Lodge senatoryumlarında uzun süreli kalışlar. İlk şiir koleksiyonu olan To Bedham and Part Way Back'de (1960) deliliği hakkında yazar. Deliliğini bir eğlence aracı yapar, arkadaşlarını ve ailesini gidip gelen ruhsal durumu ile manipüle etmekten çekinmez. McLean'da uzun süreli tedavinin masrafından endişe eden terapisti Martin Orne, Sexton'u kabul etmek istemez. 40 yaşına geldiğinde Sexton, bir Pultizer Ödülü kazanmış ve ulusal dergilerde yazmaya başlamıştır. Ama hiçbir zaman McLean'a bilet bulamamıştır.
Neden McLean? Plath ve Lowell yüzünden. Arkadaşı Ames yakın zaman önce bana “Her ikimiz de Slyvia Plath ve Robert Lowell'in orada kaldığını biliyorduk, o da bu kervana katılmak istiyordu. Aynen ailesinin fertlerinin yattığı Mount Auburn kabristanına gömülmek istemesi gibi” diyerek açıkladı durumu. Sexton hemen hemen her konuda Plath ile sert bir rekabet içindeydi. Her ikisi de Boston'un gelişmiş batı kesiminde yetişmişti. Her ikisi de ağzı iyi laf yapan, güzel ve çekici kimseler idi. Her ikisi de kendini büyük şiire adamıştı – büyük dergilerde (The New Yorker, The Atlantic) ve büyük yayınevlerinde (Knopf, Houghton Mifflin) yayınlamak üzere. Ve büyük ödüllere yönelmişlerdi (Pulitzer Ödülü, Yale Genç Şairler Ödülü). Her ikisi de ruhen istikrarsız olduklarını biliyordu ve psikolojik yıkımın bir şekilde iyi şiir ürettiğini anlamışlardı. Her ikisi, doğru bir şekilde, kendilerini potansiyel intiharcılar olarak görüyorlardı. Lowell'in Ritz Carlton Oteli'nde verdiği seminerlerden sonra verilen martini kokteyllerinde, sarhoş kafayla kendilerini öldürmeyi bile tartışmışlardı. Sexton, Plath için şöyle demiştir: “İlk intihar denemesinin öyküsünü gayet hoş ve sevimli detaylarla anlattı.” Bu konuşma hayali değildi. İntihar hakkında konuşurken, Plath ve Sexton, neden veya ne zamanı değil nasılı planlıyorlardı. Sexton bir şiir yayınlayarak Plath'ın kendi ölümcül yarışlarında kendisini geride bırakmasına sitem eder: “Hırsız! / nasıl yürürsün / nasıl! yalnız başına / çok uzun süredir hasretle istediğim ölüme...”
Deli Ozanlar Derneği / Alex Beam
çev: Şükrü Kaya


BOSTON'da bir bar. 1959 yılının Nisan ayı, iki şair; 26 yaşındaki Slyvia Plath ile 30 yaşındaki Anne Sexton, bir taraftan martini extra dry'larını yudumluyor, diğer taraftan büyük bir doğallıkla intihar girişimlerinden dem vuruyorlar.
Plath 5 yıl önce ölme girişiminde bulunmuş, kurtarılmış, uzun bir tedavi ve üç elektroşoktan sonra yaşama dönmüştü.
Arkadaşı, intihar girişimini ve onu izleyen süreci bir kitapta dile getirmişti bile. O Nisan akşamından tam 4 yıl sonra Plath, iki kızını odalarına kilitleyip, fırının gazı ile ölmeyi başaracak ve arkadaşı onun için "Slyvia'nın Ölümü" şiirini yazacaktı. Ne var ki, Sexton yazmaya devam edemedi, '74 yılının bir Ekim akşamı aynen arkadaşının seçtiği yöntemle yaşamına son verdi.
Tek farkla, Sexton bu iş için arabasını kullanmıştı.
Slyvia Plath ve Anne Sexton'un yaşamları ve ölümleri arasında hep paralellik kuruldu. İkisi de Amerikalı, ikisi de eş ve iki çocuk annesiydi. İkisi de daha önce hiç ortaya atılmamış konuların kahramanıydı. Yaşarken aralarındaki en önemli fark, Plath'ın büyük ekonomik güçlükler içinde boğulması, Sexton'un ise çok zengin bir işadamının güzel karısı olmasıydı. Ayrıca Sexton ölümünden önce ünlenmişti, kitapları best - seller olmuş, Pulitzer ödülü kazanmış hatta şiirlerini besteleyen bir soft rock grup kurmuştu. Ama kaderlerini esas ayıran ölüm oldu. Slyvia Plath tüm dünyada ünlenirken, Sexton unutulmaya yüz tuttu.
İki arkadaşın kaderi bugünlerde yine birleşti: Slyvia Plath'ın "Günlük"ü ve Diane Wood Middlebrook'un yazdığı "Anne Sexton Bir Yaşam" adlı kitaplar Avrupa'da aynı anda piyasaya çıkarıldı.
İlahi güçler onları daha fazla ayrı tutamadı!
milliyet.com.tr 2007

Anne Sexton'in Sylvia'ya atfettigi 2 siiri;
1.Sylvia's Death/2.Wanting to Die

Sylvia's Death
for Sylvia Plath
O Sylvia, Sylvia,
with a dead box of stones and spoons,

with two children, two meteors
wandering loose in a tiny playroom,

with your mouth into the sheet,
into the roofbeam, into the dumb prayer,

(Sylvia, Sylvia
where did you go
after you wrote me
from Devonshire
about rasing potatoes
and keeping bees?)

what did you stand by,
just how did you lie down into?

Thief --
how did you crawl into,

crawl down alone
into the death I wanted so badly and for so long,

the death we said we both outgrew,
the one we wore on our skinny breasts,

the one we talked of so often each time
we downed three extra dry martinis in Boston,

the death that talked of analysts and cures,
the death that talked like brides with plots,

the death we drank to,
the motives and the quiet deed?

(In Boston
the dying
ride in cabs,
yes death again,
that ride home
with our boy.)

O Sylvia, I remember the sleepy drummer
who beat on our eyes with an old story,

how we wanted to let him come
like a sadist or a New York fairy

to do his job,
a necessity, a window in a wall or a crib,

and since that time he waited
under our heart, our cupboard,

and I see now that we store him up
year after year, old suicides

and I know at the news of your death
a terrible taste for it, like salt,

(And me,
me too.
And now, Sylvia,
you again
with death again,
that ride home
with our boy.)

And I say only
with my arms stretched out into that stone place,

what is your death
but an old belonging,

a mole that fell out
of one of your poems?

(O friend,
while the moon's bad,
and the king's gone,
and the queen's at her wit's end
the bar fly ought to sing!)

O tiny mother,
you too!
O funny duchess!
O blonde thing!
February 17, 1963 - Anne Sexton


Wanting to Die
Since you ask, most days I cannot remember.
I walk in my clothing, unmarked by that voyage.
Then the most unnameable lust returns.

Even then I have nothing against life.
I know well the grass blades you mention
the furniture you have placed under the sun.

But suicides have a special language.
Like carpenters they want to know which tools.
They never ask why build.


Twice I have so simply declared myself
have possessed the enemy, eaten the enemy,
have taken on his craft, his magic.

In this way, heavy and thoughtful,
warmer than oil or water,
I have rested, drooling at the mouth-hole.

I did not think of my body at needle point.
Even the cornea and the leftover urine were gone.
Suicides have already betrayed the body.

Still-born, they don't always die,
but dazzled, they can't forget a drug so sweet
that even children would look on and smile.

To thrust all that life under your tongue! --
that, all by itself, becomes a passion.
Death's a sad bone; bruised, you'd say,

and yet she waits for me, year and year,
to so delicately undo an old would,
to empty my breath from its bad prison.

Balanced there, suicides sometimes meet,
raging at the fruit, a pumped-up moon,
leaving the bread they mistook for a kiss,

leaving the page of a book carelessly open,
something unsaid, the phone off the hook
and the look, whatever it was, an infection.
February 3, 1964


BÖYLE BİRİSİ
Dışarı çıktım cin çarmış büyücü gibi,
uğursuzluk tutkunu, gece daha yürekli;
şeytanı düşleyerek, yaptım tersliğimi
kır evlerinin üstünden, ışıktan ışığa;
kimsesiz şey, on iki parmaklı akıl fukarası.
Böyle bir kadın tam kadın değildir.
Ben böyle birisi oldum.

Sıcak mağaralar buldum ağaçlar arasında,
tavalar, oymalar, raflarla doldurdum
gömme dolaplar, ipekler, bir sürü öte beriyle;
akşam çorbası pişirdim kurtlar ve periler;
yola getirdim yoldan çıkmışı.
Böyle bir kadın yanlış anlaşılır:
Ben böyle birisi oldum.

Arabana bindim, arabacı.
çıplak kollarımı salladım geçtiğimiz köylerde,
son ışıklı yolları keşfederek; hayatta kaldım
ateşinin hala kalçalarımı ısırdığı yere
ve tekerlerin döndükçe kaburgalarımın kırıldığı.
Böyle bir kadın ölmekten utanmaz.
Ben böyle birisi oldum.
Cumhuriyet Kitap/ Siir Atlası - çeviri:Nurduran Duman


Yıldızlı Gece / Anne Sexton
“Bu beni dehşetli bir ihtiyaçtan alıkoymuyor – hadi söyleyeyim –
_______________________________________ dinden.
Sonra gece dışarı çıkıp yıldızları resmediyorum”
Van Gogh'un kardeşine bir mektubundan


Şehir yerinde değil,
sıcak gökyüzünde boğulan bir kadın gibi
yükselip kayan karaşın bir ağaç dışında
Şehir sessiz, kaynıyor gece onbir yıldızla
Ah! yıldızlı yıldızlı gece!
Ben böyle ölmek istiyorum

Hareket halinde. Her biri canlı
Ay bile esniyor turuncu rengiyle
sürmek için çocukları, bir tanrı gibi, gözünden
Yaşlı ve esrarlı bir yılan yıldızları yutuyor
Ah! yıldızlı yıldızlı gece!
Ben böyle ölmek istiyorum:

atılıp kollarına gecenin canavarının
o büyük ejderha tarafından yutularak
hayatımdan kopmak istiyorum, izsiz işaretsiz
ne bir dans
ne bir ağlama.
Çev.: Şükrü KAYA


SÖZCÜKLER
Sözcüklere dikkat edin,
olağanüstü olanlarına bile.
Çünkü olağanüstü için yapabileceğimizin en iyisini yaparız,
kimi zaman sözcükler arı gibi sokarlar
ve bir öpücük bırakırlar iğne yerine.
Parmaklar gibi değerli olabilir sözcükler
Ve kaya gibi güvenilirdir sözcükler
kıçınıza sokarsınız onları.
Ama hem papatyalar hem de bereler gibi olabilirler.

Yine de severim sözcükleri.
Tavandan düşen güvercinlerdir sözcükler.
Dizlerimde oturan altı kutsal portakaldır onlar.
Sözcükler ağaçlardır, yaz'ın bacakları,
Ve güneş, ve onun tutkulu yüzü.

Ne var ki sözcükler sıklıkla yanıltır beni.
Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki,
Bir sürü öyküler, betimlemeler, atasözleri, vb.
Ama sözcükler yetersiz kalır,
yanlış olanları gelip öper beni.
Kimi zaman uçarım bir kartal gibi
ama bir çalıkuşunun kanatlarıyla.

Yine de sözcüklere dikkat etmeye
ve kibar olmaya çalışıyorum.
Sözcüklere ve yumurtalara özenle dokunmalı.
Bir kez kırıldılar mı olanaksızdır
Onarılmaları.
Anne SEXTON
Çev.: Tuğrul Asi BALKAR

YAPITLARI
To Bedlam and Part Way Back (Tımarhaneye Giderken ve Dönerken, 1960)
All My Pretty Ones (Bütün Sevdiklerim, 1962)
Live or Die (Yaşa ya da Öl, 1966)
Love Poems (Aşk Şiirleri, 1969)
Transformations (Dönüşümler, 1971)
The Book of Folly (Delilik Kitabı, 1972)
The Death Notebooks (Ölüm Defterleri, 1974)
The Awfull Rowing Toward God (Tanrı'ya Doğru Korkunç Kürek Çekiş, 1975, ö.s.)
45 Mercy Street (Mercy Caddesi 45, 1976, ö.s.)
Words for Dr. Y: Uncollected Poems with Three Stories (Dr Y için Sözcükler: Derlenmemiş Şiirler ve Üç Öykü, 1978, ö.s.)
The Complete Poems (Toplu Şiirler, 1981,ö.s.)
Selected Poems of Anne Sexton (Anne Sexton'dan Seçme Şiirler, 1988, ö.s.)
---
Kilitli Kapılar, çev:Dilek Degerli, 2006 tr'deki tek kitabi

ÖDÜLLERİ
1967 Pulitzer/ Live or Die (Yaşa ya da Öl)

 
Image Hosted by ImageShack.us