^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : 07/15/12

15 Temmuz 2012

GÜLSELİ İNAL -Yasakmeyve

Gülseli İnal'ın Kaleminden Nilgün Marmara(*)



Senkronize Bir Anı


1986'nın sonbaharı; Nilgün ve ben Boğaziçi Üniversitesi dış taşlığının 'Umutsuzlar' merdivenlerinde oturuyoruz. “Ama derslere pek girmeyen ve umutsuzlar merdiveninde oturmayı seçen bir tuhaf öğrenci; daha doğrusu benzersiz bir öğrenci" (Sivil Denemeler Kara, sayfa: 54) Nilgün'e “haydi" diyorum "Yaprak'a -kızkardeşim- çaya gidelim evi buraya çok yakın.” Konuşa konuşa üniversiteyi geride bırakıyoruz. Yaprak; bizi harika bir coşkuyla karşılıyor. Çaylar, sohbetler, duygu paylaşımları. Sonra evlere dönmek için bir taksiye atlıyoruz. Tam benim semtime geldiğimizde Nilgün bana dönüp; "biliyor musun” diyor, “ben şiir yazıyorum ve yazılmış çok şiirim var.”

Şaşkınlıktan donup kalıyorum.

"Bundan hiç söz etmedin."

"Hiç kimseye söz etmedim, yalnız sana öylüyorum."

"Ece ya da İlhan Berk de mi bilmiyor?"

"Hiçbiri. Ama şiirlerimi sana göstereceğim."

"Hemen. Peki neden göstermedin şiirlerini?"
"Hiç sormadılar ki. İşte öyle" diyor Nilgün,"önümüzdeki hafta buluşalım. Okumanı istiyorum.

Belki iki yüz elli sayfalık şiirim var."

Nilgün'le tanışalı neredeyse bir buçuk yıl olmuş, Ece ise onu tanıyalı dört yıl... Bir gariplik var. İkiyüzelli rakamı kafamı kurcalıyor. Hiçbir zaman, evet hiçbir zaman, onun evinde, orada burada, Pera'daki buluşmalarda şiir üzerine konuşmalar, özellikle Boğaz'daki Kaptan'da yemekli buluşmalarımızda, tüm gün konuştuğumuz şiir dolu saatlerde Nilgün'ün şiir yazdığına dair en ufak bir işaret yoktu ve hiç olmamıştı. Kaptan'daki yemekte, Ece'nin bana sorduğu soruya Nilgün'ün çok gülmesi; "0 şiirinde gözlerini balıkların yediği delikanlıyla gerçekten tanıştın mı?" Yine aynı gün şiirin yoğun konuşulduğu, Nilgün'ün şiir konusunda hiçbir konuşmaya katılmayıp sadece herkesi dinlediğini anımsıyorum. Birkaç gün sonra Nilgün'le yine Kızıltoprak'taki evinde buluşuyoruz; salonun ortasındaki cam masanın üzerinde sayısız şiir tomarı içinden, birini bana uzatıyor okumam için.

"Ece bunları görmedi mi?"
"0 ilgilenmez."

Ve oldukça tuhaf bir gerçeğin su yüzüne çıkışı...

"Tarihteki bir nesnel karşılığı şiirde bir nesnel karşılıkla anlatmaya çalışıyorum. Şiirdeki nesnel karşılık çok başka bir kavram, onu bulamayınca şiir şiir olmaz olamaz." "Tarihten geliyoruz, noktalı virgüllü insanlarız, noktalı virgül kendimizle buluşmaya gidiyoruz." (Başıbozuk Günceler, sayfa: 126). Bize sohbetlerimiz sırasında söylediklerine çok sonra kitaplarında rastlıyorum.

Ece Ayhan; yakın çevresinde olup biteni pek sezmeden karşısında marjinal, sıradışı kadının şair olabileceği ihtimali üzerinde durmadan sadece kendinden söz ediyor. Karşımızda bu kez; karşı taraftan beklediğini kendisi uygulamayan, "zihinle bakarak" görmeyen, görmek istemeyen, elinin tersiyle iten biri var; bir usta şair yine marjda, yine atak. Ne olursa olsun kendi isyan iktidarını yaşayan ve sivil iktidarlar kuran biri. 13 Ekim 1987'de, Nilgün'ün cenazesinde, doğru Nilgün'ün annesinin yanına gidip o yaslı kadına Nilgün'ün okul numarasını sorma ve ardından yanıt olarak verilen sayının aslında Nilgün'ün mezar numarasıyla aynı oluşu. 128 Nilgün. İnsanın insana fütursuzca sadistçe 'acıtmak, canını yakmak' eylemine karşı çıkan kara şair, bu kez sırılsıklam aşık olduğu Nilgün'ün canını yakıyor. Garip kısırdöngü, içinden çıkılamayan çark, insanın kendini algılayamaması. 'Zihinle bakmak'ın uğramadığı yer. Bir etikçiye dönüşen şairin garip paradoksu. Bir karşılaştırma yapıyorum ister istemez, Ezra Pound düşüyor aklıma; Anglo-sakson edebiyatına inanılmaz katkılarda bulunan marjinallerin marjinali bir şair. Karşımızda kara mı kara anarşist bir edebiyatçı var, Ece'nin çağdaşı Amerikalı asi adam Ezra Pound. Pound, sadece dehamsı şiirleriyle, başkaldırılarıyla değil, 20, yüzyılın çok önemli İngiliz, İrlandalı şairlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. 1913'te James Joyce'u ilk keşfeden Pound oldu. Joyce'un ilk gençlik şiirleriyle, dev eseri Ulyysess'in ilk yayımlanışı Pound'un çabaları sayesinde gerçekleşti. Pound; D.H. Lawrence, Wyndham Lewis ve T. S. Eliot içinde aynı şeyleri yaptı. Henry Miller'ın Dönenceler'ini, kimsenin ilgilenmediği bir dönemde sonuna kadar savunmuştu. Eliot'ın Çorak Ülke'si Pound'un sayesinde tanındı ve onun çabalarıyla edebiyat tarihine böyle dahiyane bir şiir armağan edildi ... Robert Frost, Hemingway, dönemin Anglo-sakson yazarlarının hepsi, Pound'tan coşkulu destekler aldılar.

Nilgün'ün ani ölümünden sonra, Ece Ayhan, günah çıkartır gibi Nilgün üzerine sayısız yazı kaleme aldı. Bir gönül borcu olabilir mi! Ya da yaşarken takındığı aldırmazlığın üstünü örtmek olabilir mi?! "Aldırma Nilgün Marmara" adlı ilk yazısında ise, şaşırtmacalı bir dille Gümüşlük'te Nilgün'ün şiirlerini bildiğini yazar ki, bu baştan aşağıya koskoca bir aldatmacadır. 128 Nilgün, artık toprak altındadır ve kimse onu yanıtlayamaz öyle değil mi? Nilgün'ün ölümünün birinci yıl anma toplantısında Ece Ayhan, herkesin içinde Nilgün için sadece bir anekdot anlatıp ortadan kayboluyor; Nilgün'ün bir gece Cemal Süreya ve Cihat Burak'ın başlarından aşağıya toz şeker dökmesinin çok ilginç olduğunu söyleyerek... Öncesi ve sonrasında ise dile gelen hepsi bu kadardır. .Nilgün'ün intiharından sonra, bir günahın tilmizi gibi sayısız yazı yazar, ama nafile, olan olmuştur... Belki derin bir pişmanlık, belki ona çarpıp geçen bir kuyrukluyıldızın şaşkınlığı. "Nilgün Marmara'nın başına da 1987'de bir SCORPİO olayı getirildi ama Nilgün Marmara bunu yazmaya 13 Ekim 1987'deki ölümü yüzünden vakit bulamadı.” (Sivil Denemeler Kara, sayfa; 39) diyecek denli her şeyi bilen! Acaba Scorpio kendisi olmasın, ya da ölüm meleği...

*Yasakmeyve Dergisinin 44. sayısında Gülseli İnal’ın Ece Ayhan ve Nilgün Marmara'dan söz ettiği bir yazısı var. Yazının Nilgün Marmara ile ilgili kısmını buraya aldık. Çünkü genç yaşta aramızdan ayrılan Nilgün Marmara üzerine yazılanlar çok az. Bu metnin burada yayınlanmasına yasakmeyve yöneticilerinin veya Gülseli hanımın bir itirazı varsa bizi bundan haberdar etmeleri yeterlidir. Yakın bir zamanda bu sayfada Nilgün Marmara arşivi oluşturmaya çalışacağız.
alınmıştır:

 
Image Hosted by ImageShack.us