Haydar ERGÜLEN
"U Z aklığım sizde kalsın..."
Ay, zalim ay, öyle diyorlar; ‘ayların en zalimi nisan’.
Bir şiirden ötürü mü hayattan ötürü mü, biliniyor da bilinmiyor gibi.
‘Belki şehre bir film gelir’, film de geldi şehre ölüm de.
Bu nisan her şey geldi de şehrimize, şiir gelmedi, geleceği de yok bu gidişle, gelişle, duruşla.
[...]
Aylardan nisandır, şehirde ‘Tuz Günleri’ hüküm sürmektedir: ‘Ölüm kültürü mükemmeldi, hiç acele etmez, işini bilirdi’ der şair Orhan Alkaya
ve der ki: ‘İnsan yok etmeye yazgılıdır ve varlık/ bu şiddetle sınanır. İşte şöyle:/ Ormanlarımızı yakarlar, hayvanımız yaralanır/ kalbimiz kırılır soludukça çok yıllık ölümü/ ırmağımızı ateşe salar semender tıynetan-ı aşk/ gül yanlış kokarsa, tuz yakaya takılır/.../bize yapılanları gördüm, hepsini/ gül yanlış kokarsa, tuz yakaya takılır.’ Nisan, bizden ibarettir, zalim bir kederdir, kimsenin gözünde bulut yoktur bir damla olsun, yine de gözlerimizle değil sözlerimizle yağmuru tarif etmekte üstümüze yoktur. Şehre bir bulut gelmiş mi diye bugünlerde birbirimizin gözüne bakmak istiyoruz. Sanki bir şiir arar gibi, eski bir şiiri arar gibi: ‘Tanrı aşkına biraz merhamet, biraz mavi, biraz da cumartesi!’ deyip susuyoruz. Çıplağız, gözlerimizden başka örtü yok bize! derken Engin Turgut’un dizesine bakıyoruz: ‘Ve ben öldüm öyle küçük şeyler yüzünden.’ Bir insan yağmuru yağsa da ölüm çıkmasa artık içeriden!
nisanyagmuru
.
04 Nisan 2008
...öYLE KüÇüK ŞEYLER YüZüNDEN...
Gönderen Ey'lûl