^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : YOL USTUNDEKİ SEMENDER / AHMET OKTAY - ILHAMİ CICEK Anisina

29 Ağustos 2007

YOL USTUNDEKİ SEMENDER / AHMET OKTAY - ILHAMİ CICEK Anisina




Ahmet Oktay ile soylesi 1987

- Semender hâlâ yolun üstünde mi?
- Elbette. Ateşten gözleriyle bize bakıyor. Ama ben, son üç şiirler (Pavese1, Yesenin2, İlhami Çiçek) yanından geçip gidiyorum. 12 farklı intihar girişimi. 12 yeniden doğuş ve 12 ölüm. Dilin yitirilişi ve bulunuşu.
Neredeyse beş yıla yaklaşan umarsız bir savaş bu. Geri çekilmelerle, vazgeçişlerle dolu bir savaş. Yenildim mi yendim mi? Şair nasıl bilebilir ki bunu? Tek dileğim okurun, bu savaş çabasını hoşgörüyle karşılaması, savaşçının sızılarını biraz duyumsaması.
Budur şairin bekleyebileceği biricik ödül.

21 Aralık 1987 tarihli Güneş gazetesinde şair Ahmet OKTAY’la yapılan söyleşi.
1: Cesare Pavese. İtalyan şair. 1950 yılında intihar etti.
2: Sergei Yesenin. Rus şair. 1925 yılında intihar etti.

YOL USTUNDEKİ SEMENDER / AHMET OKTAY
Ey kalp!
gece olsun,
vehmi ve cinneti emziren-Avcundadır
çocuğun ve delinin,
Allahın eli-
layemut gece - Gezginin saatidir ki
titreyen kandilin nurunda
arar kendi yazısız taşını
her mezarlıkta

Derunumda
ağır ağır kurudu kırmızı zakkum,
karardı sebilin mermeri
ve gizlendi bu belleksiz zamandan
sönen bir yangın gibi
kûfi.

Ezelden beri mi göçüyorum ben?
Her hayal
döner kalbe
ve vurur bir eski
saatin sesiyle:
-Bana gel.

Kimdir ki o ben,
mevsim
bir yaprak ırmağı gibi
akıp gider içinden

Ey gözüne tuzla sürme çeken Şıblî !

Başka dudaklar da var
zikrla tara olan.
İblis
ve iğva beni uyutmayan

Ürktüm bu yüzlerden -Bu kadın yüzleri
ki güzellik
saptırır imanı
-örtünmelidir-
Mangalın korunu avcuna koy da
hatırla:nasıl unutmuştu 20 yıl Kur’an’ı
İbnü’l Cella

Yine de

tene yöneldim. Püsküren
bir yanardağ gibi
lav akıttım her yanımdan
öleyim diye isteğimden önce

Seyret beni Adem,
Seyret beni Doktor!

Her göz başka bir hayatın vampiri

Yaşım 27 -İnsan

kökü çürümüş çınar gibi
apansız ihtiyarlar-
Azaltmıyor, azaltmıyor
müezzinin sesi
göğsümdeki kederi

Veronal ve lüminal. Naylon
ve plastik
kent ve çöl

Dün geceydi yandım

“yaşayan sağlam delile
dayanarak yaşasın”
diyen ayetle

Ey Rab
çürük benim delilim
Nereye ait ki
bu hicranlı suret?
Bu gözler
çoktan kesti dünyayla o karanlık
sohbetini.
Satranç ve dil
yeniktir ezelden

Bakıyorum pencereden
sırtımda patiska bir gömlek
ve avcumda
Allahın eli,
yerin en dibine

“Yalnız hüznü vardır
kalbi olanın”*

Intiharla bir söyleşi
bu kitap.

Edemediğim
ve edebileceğim
intiharlarla.

Her insan
aklında en az bir kez
öldürür kendini.
Çünkü biliniyor artık;
tek içgüdü değil
yaşam içgüdüsü.

Sözcükleri seçen kişi,
zamanı sorgular durmadan
ve bu güncel zorunluluk,
isteyelim istemeyelim;
tarihsel bir an’da
ontolojik bir sorun olarak da
belirir.

Galiba şu
intiharın kökenindeki soru:

Onaylıyor muyum?
Buradan bakıldığında,
bir “öteye geçiş“
sorunu değildir intihar.
Tam tersine:
bir “burada oluş“sorunudur.
Sartre’ı anımsayalım:“İntihar
bir başka yoludur
dünyada varolmanın.“

Camus’den yüzyıl önce
Novalis yazmıştı:
“İntihardır
tek felsefe sorunu.“

Bu yüzden
yaşamın da
sorunudur.

Yaklaşık olarak
“her yerdedir yaşam“
diyor Seneca.
Ama bu yaklaşım,
dünyasının “aydınlık”tan
görünüşünü yansıtıyor;
gelgelelim
bir de “karanlık” yan var
tarihin içinde işleyen.

Bu ikilemi
şöyle dillendiriyor
Sergei Moscovici:
“Ölüme hayır demek yetmez
yaşama evet demek gerekir.“

“Evet“i söylerken
kekeleyen,
adayıdır ölümün.

Ve insan
en beklenmedik anda
en umulmadık anda
kekeleyebilir.

Yesenin’i onaylamayan,
“bu hayatta ölmek
kolay iş,
yeni bir hayata başlamak
güç olan“
diye yazan Mayakovski,
yine de öldürdü kendini.

Benzer bir yazgıyı
Paylaştılar gencecik Can İren’le
60’ını geçen Rasih Güran.

Yanlış’la doğru’nun
sallantılı olduğu bir zemin bu.

Kesin olan şu:
Kur’an’ın da İncil’in de
kovulmuşu’dur müntehir.
Büyük Yetke’nin amansız
muhalifi’dir de ondan.
Bir de şu:
umut besleme olanağı
kalmamışsa, yaşamın
anlamı da kalmaz. Eğer
verdiğimizin dışında
verebildiğimizin dışında
bir anlamı varsa.

Bu kitabın adını andığı,
ölümlerini bir bir
denemeye çalıştığı 12 insan,
korkak oldukları kadar cesur
umutsuz oldukları kadar
umutluydular.
Yaşamlarından da
ölümlerinden de çıkaracağımız
dersler, unutulur gibi değil.
Yapıtları ise içlerinde
kendi suretlerimizin yansıdığı
kristal aynalardır

Edemediğimiz
ve edebileceğimiz
tüm intiharlar
ateşten gözleriyle bakıyorlar
yolun üstündeki
bir semender gibi
Yol Üstündeki Semender, Ahmet OKTAY,Ada Yayınları, Ekim 1987

*
**
***
Ilhami Cicek (1954 Oltu - 14haziran1983 Tokat)
ILHAMİ CICEK Anisina
SEMENDER
İlhami Çiçek'e...
Tanrım, üzengisine asıldığımız bulutlardan
parçalanıyor aşklara geçiş gözlerimiz.
i
deniz tuzu kuşanan yaşamak yarasına
incinen çağın izine, güncel vebaya...
nasılsa teşne yağmurlar müje ıslatan
nasılda sıvıyor sesini bu çorak ıssızlığın
şebçerağ... çığlık çıksın kent damlarından.
"incinmesin diye sen, taşlara dikenlere..."¹
gölgesiz yürüdük ve öyle öptük güneşi
bu us oynatan keşmekeşte. ah intihar
nihan dokunuyor şiirin kasem vav'ına.
işleniyor müntehir, hüznün gergefinde
sevgi eylemsiz kalıyor, ruh sığınaksız mı?
yoksa O da mı öldü Tanrım, ateş susuz mu?
Tanrım, ölmesin... terkimizde köpek griliği su,
öteki ölüsü soluk alıyor gövdenin; phoenix
kül bilsin bizi, dipdiri şuleler içinde ses.
bir türlü duldası yok mu acının, söyle!
yeryüzünü soludum, sen semender tozunla
seretan kanatlandı uzağa, vesvese albenisi.
"biri gül yakmış olmalı ocakta.. genişlemiş dam"
ve kan bir kere soluklandı mı damarda,
kıyam emzirsin orman itina ile, şavk yürü
sandallara!!!
ii
susmaya güç yetiren maruf 'ölü kesit can'
durmadan katmerleşen kadim dilinde yankı:
"DIŞARI BİLE.. ABİ.. ÇIKARTM.."
yanılgı cüzamı aristokrat yüzünde yetkenin.
çağla konuşku çağla! ak dilinden ateşin
ha devlet bozuğu billur, ha kara veba
ha intihar alaşımı sığ vetirenin koruganı.
O ölüyor, lucifer suç akıtsın ins'in kulağına
anosh siyahlansın yazgı, sürklase bu buut
'iyi oyun' sıkıldı, kan göründü, 'sevgili ürktü'
artık şahsız natamam 'ebabil' kanatları
artık matsız şuaları ile 'adil infazlar'...

biz şimdi kime küselim, ya pusatsızız
nehir neyi taşsın, uthra hangi bilsin
delta kimi kızsın, 'öfke ne dirilsin'
ağlamaktansa... simurg intiharı işte şimdi
ama sen dur ey kalbim, hatırla 'sabrı'
yeryüzündesindir hala dur ve anla
sus sen de falcı, bakılarında büsbütün karmaşa
çocuğum büyüsün de öğrensin hıçkırmayı
öğrensin ve çığlığı: kapkara sulta!
iii
O öldü.
neonlarda bağlı bukağısı çözülüyor kentin
ve gök çözülüyor gizlice Tanrıdan: yağmur
gece çözülüyor alev gözünden semender'in
bakıyor -Tanrım O öldü mü?- nasıl da bakıyor
kan gözü ıhlamur bakıyor, ılgıt seher içinde
'iyi' bırakıyor kendini akıl hastanesinden avluya
tek celsede boşanıyor gökten yağmur
kavrıyor gözleriyle şiirin kanı, ateşin ruhunu...
semender/şebçerağ/ çıkıyor kolaçana
her şey çözülüyor Rabbim ve sen hiç
sormuyorsun gövdemi hiç!
burada
bu cerbezede
sürekli kırılan...
iv
salatı vusta gitti gider ey semender
kim alsın bizi bu toynak cenderesinden
kim alsın bizi bu toynak cenderesinden
kim alsın bizi bu toynak cenderesinden
¹ O Sarı
Hüseyin Cahid DOĞAN, Vivo, Nr: 3
Page110
---

 
Image Hosted by ImageShack.us