^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : NILGUN'e / ECE AYHAN

31 Ağustos 2007

NILGUN'e / ECE AYHAN

Ece Ayhan ın tabiriyle,
128 Nilgün Marmara...
Cemal Süreyya nın tabiriyle Zelda...

MEÇHUL ÖĞRENCİ ANITI
Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yasasaydı
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür

Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu suydu:
- Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
- Solgun bir halk çocuğunun ayaklanmasının kalbinedir

Bu ölümü de bastırmak için boyuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım

O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazdırmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler

Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdi şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek.
Ece Ayhan Çağlar


Ece Ayhan – 128 Nilgün Marmara
'' Önce, Nilgün Marmara'yı herkesinki gibi değil de kendine özgü ve çok değişik morumsu renkte bir giysiyle, bir öğrenci olarak düşündüğümü söyleyeceğim.Ama derslere pek girmeyen ve umutsuzlar merdiveni'nde oturmayı seçen çok tuhaf bir öğrenci; daha doğrusu benzersiz bir öğrenci olarak düşündüğümü söyleyeceğim.Sırası belki önlerdedir ama kendisi en arkalarda bulunmayı sever. Her zaman da sınıfı geçmiştir. Ve sanki aynı sınıftayız ve belki de aynı sıradayız. Nilgün Marmara ile; 1987 ekim'inin 13'ünde, kendisi daha 28-29 yaşında gencecikken İstanbul'da, kızıltoprak'da, en ufak bir çığlık bile atman korkunç ölümünden sonra da!herhangi bir ikirciğe düşmeden, hiç çekinmeden şunu diyorum:" bir teneffüs daha yaşasaydı tabiattan tahtaya kalkacaktı." o nedenle de yazımın başlığını şiirdeki gibi "128 Nilgün Marmara!" koydum. hatta kendisine "aldırma Nilgün Marmara!" bile demiştim ölümünün hemen ardından yazdığım bir yazıda.
Öyle güzel ve öyle yetkin bir şairdir ki Nilgün Marmara; kimi insanların, yine işin özünü filan bilmeden, küplere nasıl bineceği beni artık hiç ilgilendirmiyor! başka türlüsünü yapamazdım ve başka türlüsü de elimden gelmezdi zaten.Sivil şairler'den ünlü İlhan Berk, Nilgün Marmara'ya Bodrumdan kızıltoprak'a yazdığında hep "büyük Nilgün" diye yazardı kartlarında ya da mektuplarında. Nilgün Marmara'yı edebiyat arestasına ya da şiir çevresine İlhan Berk tanıtmıştı. Yine sivil şairler'den gerçekten de ilginç ve özgün Cemal Süreya da Nilgün Marmara'ya, amerikan yazarı Scott Fitzgerald'ın çılgın karısının adı olan "Zelda" derdi. Cemal Süreya'nın 1991'de yayımlanan "999. gün: üstü kalsın" günceler kitabında da Nilgün Marmara, zaman zaman, "Zelda" diye anılır. Amerikan caz çağını çağrıştıran bir kullanıştır bu.. Nilgün Marmara gibi güzel, hem de çok güzel, garip ve ilginç bir şairinu yampiri ve yamuk dünyada, bir bakıma, kısacık bir ömrü oldu. Hani büyük kanatları yüzünden uçamayan albatros deniz kuşu gibi! nilgün marmara, sözlüklere ve ansiklopedilere yazılırsa, 13 şubat 1958'de İstanbul'da, kadıköy'de doğdu. 13 ekim 1987'de yine İstanbul'da, kızıltoprak'ta öldü. o kadar ya da bu kadar. Kadıköy maarif koleji'nde okuyuşu, boğaziçi üniversitesi ingiliz filolojisi'ni bitirişi ve öğrenimini bitirirken seçtiği tezinin, intiharı yeğlemiş Sylvia Plath üzerine olması. Bu kör bir rastlantı mıdır bilemeyiz?hani denizin, özellikle de Ege'de denizin derin yerleriyle sığ yerleri arasında açıklanamaz ve değişik bir mavilik vardır. Evet, işte Nilgün Marmara'nın gözleri de öyle bir renkteydi. Resim boyası satan kırtasiyecilerde bile böyle bir maviliğe rastlayamazsınız. Velhasıl Nilgün Marmara gerçekten kusursuz denenebilecek bir güzellikte, "marjinal" de denebilecek ve sahicilikte eşsiz önemde bir şairdi. ve gittiği Libya'da da (tobruk) şiirler ve metinler yazdı. Libya'dan sonra uçtuğu Avustruya'da, Alpler'de, doğrusu ya şiirler yazıp yazmadığını bilmiyoruz şimdilik. Ama şiirin şu ya da bu biçimde peşini hiç bırakmadığını ben biliyorum. Gerek dünya, gerek türk şiiri açısından.hayatının son yıllarında; İlhan Berk'i, Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı, Cihat Burak'ı, Turgut Uyar'ı, Edip Cansever'i ve özellikle de Cemal Süreya'yı kişisel olarak tanımıştı. şairlerle hep şiirden ve şiirlerden hep konuşurdu. yeni şairlerden Seyhan Erözçelik, Orhan Alkaya, Lale Müldür, Günseli İnal, Cezmi Ersöz, Turgay Özen, Mustafa Irgat... arkadaşlarıydı. Kendisini, özellikle Anglo Sakson şiirinde de sıkı yetiştirmiş olduğu konuşmalarında belli oluyordu.Ölümünden sonra, Sylvia Plath'dan birkaç şiir çevirisi çıkmıştır çeşitli dergilerde. Ölümünden az önce "Beyaz" ve "Şiir Atı" dergilerinde birkaç şiiri de yayımlamıştı. belki de kendisi ile yaptığım bir söyleşinin bir bölümünü gösteri dergisinde yayımlamıştım. "Daktiloya Çekilmiş Şiirler" 1988'de ve "Metinler" adlı düz şiirlerini içeren kitabı da 1990'da şiir atı yayıncılık tarafından yayımlanmıştı. Ve her iki kitap da hemen tükenmişti. Şimdi artık gençler, kendine aşık uzamış yeni panco'lar bile Nilgün Marmara'yı erişilemez bir "Mit",unutulmaz bir simge ya da (türkçe söylersek) bir "söylence" olarak çılgınca ve gerçekten de seviyorlar. ''
Ece Ayhan ,1992


" Üç Kez Nilgün Marmara ..! "
____________Ece Ayhan
Sonunda söylenecek sözü başında söylemek istiyorum!Nilgün MArmara olayına ve şiirine yeniden bakılması adına bu yazıyı tersine çeviriyorum.Ama bu bir şairi tersinden okumak değildir.
Öldükten sonra bir şairin ya da bir şiirin nasıl ve nereye vardırılacağı bilinmez ,bilinmiyor!
:Varoluşçuluk felsefesinin başına gelenler ve getirilenler gibi.Hatırlarsınız bu felsefeyi önce çiçek çocuklar hemen ve sözde benimsemişti.
:Gordon Pym'in Serüvenleri'yle garip ve olağanüstü bir şair olan Edgar Allen Poe'nun yıllar sonra bir reklamda kullanılması gibi.(Düşünebiliyor musunuz ?KAralarını çekmiş ve avurtları çökük bir Poe ve omuzunda da bir kuzgun ! önünde de bir parfüm şişesi.)
:Güzelim Nilgün Marmara'ya da öyle oldu,olmuştur yani.NEyse ki onu içtenlikle ve hesapsız seven Ersin Tezcan gibi gerçek marjinaller var.
Nilgün Marmara ilkin yeni şairler arasında,özellikle sahicilik açısından ,seçik olarak belirmişti.(Cezmi Ersöz,Küçük İskender,Lale Müldür...)
Nilgün Marmara'nın şiirinin anahtarı yine yalnız kendi şiirinin içine gömülüdür demeyeceğim.Ta hayatının içine gömülüdür!
Ben Nilgün Marmara'yı İskenderiyeli,stigmalı,çentikli bir arkadaş sayıyorum.Nasıl İsmet Özel cumhuriyetle yaralı ise,Nilgün Marmara'da dünyayla yaralı idi.Ve yeri geliyordu,Nilgün MArmara'yla birlikte ,bacaklarımız kesilmeden önce,Harrar'a çıkıyorduk tersine bir yolu izleyerek!Limanlık bir kasaba olan Cibuti'den yukarılara,dağlara tahtırevanla bir yolculuk işte.
Harrar'da ,çevresi açık bir kulübede yaşıyoruz,Nigün MArmara Anglo-Saxon şairleri arasında bir gidip bir gelerek o beduhlu şiirlerini horozlu tüfekli (ve de yakışıklı) özel ulaklarla elden İstanbul'a gönderiyordu.Bense-tarihte İstanbul'dan Uzun Mısır'a gönderilmiş ölüm fermanları gibi- denizler aşıp,yıllar sonra dolaşıma girecek mektuplarımı pullarla gönderiyordum, gönderiyorum.
ECE AYHAN



"...Ben somut şeylerden hareket ediyorum. Benim gözümde Akterdon Fikret marjinal bir ressamdı.
Temmuz ayında Taksimde pardösüyle görürdünüz onu, çünkü iç çamaşırları yoktu.
Bir hayalet oğuz vardı Nilgün Marmara vardı.
Garip bir şekilde bunların hiçbirisinde mülkiyet duygusu yoktu. Bunlar kendi alanlarında en uçta, en sınırda olan insanlar. Üç günlük, beş günlük,altı aylık bir macera değil bunlarınki. Benim “uzun bir dürüstlük dediğim”uzun bir süreç olması gerekli. Ürkmek diye bir sey yok bunlarda. Ama bu berduşluk anlamına gelmiyor kesinlikle..."NoktaDergisi-1988


Ece Ayhan Çağlar
“İkinci Yeni’nin papazı/keşişi”
"...Ece’nin galiba şiirleştirdiği bir de anlatısı vardı. Ozanlardan kurulu bir orkestra resmi. Kendisini iki kez çizecekti. Çünkü aşıktı. Nilgün Marmara’ya. İntihar etmiş bir kadın şaire. Hürriyet’te çalıştığım sıralar, kimi öğlenler, bu orkestrayı anlatır, hatırım için bana orkestrada yer arardı..."Sennur Sezer

(10.eylul.1931 Datca - 12.temmuz.2002İzmir)

Yapıtları:
Kınar Hanım'ın denizleri (1959), Bakışsız bir Kedi Kara (1965), Ortodoksluklar (1968), Devlet ve Tabiat (1973). [Bu dört yapıtı bir araya getiren toplu yayın: Yort Savul (1977)], Zambaklı Padişah (1981), Defterler (günlük, 1981), Kolsuz bir Hattat (düzyazılar, 1987), Çok Eski Adıyladır Adam Yayınları, Çanakkaleli Melahat'la iki el Mektup ya da Özel bir Fuhuş Tarihi (1991).Dip Yazılar YKY Yayınları 1998, Son Şiirler YKY Yayınları 1998, Aynalı Denemeler Ya da Yalınayak Bir Türkçeyledir, Mor Ötesi Requem: Ağzı Bozuk Bir Minyatür YKY Yayınları 1999, Sivil Demeler Kara YKY Yayınları 2001, Hay Hak Söyleşiler YKY Yayınları 2002. (NK)
---

 
Image Hosted by ImageShack.us