^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : TEZER & PAVESE - 9eylul

07 Eylül 2007

TEZER & PAVESE - 9eylul



Aralik 2006-Varlık dergisi Sennur Sezer, "Tezer Özlü adlı kız çocuğu" başlıklı yazısindan,

"...Peki nasıl bir kişiliktir Tezer? Bence bir dişi Peter Pan!.. Ben Tezer Özlü bir öykü kahramanı olsaydı, Peter gibi büyümemeyi mi seçerdi diye düşünürüm. Çünkü "kaçıp gitmek"ten ilk o söz etti galiba. Gerçek yaşamın sokaklarda olduğundan..

...Tezer'in karşı olduğu ilk şey güvenli bir yaşamdır zaten: "Düzen ve güven kadar ürkütücü birşey yoktur. Hiçbir şey. Hiçbir korku... Aklını en acı olana, en derine, en sonsuza atmışsan korkma. Ne sessizlikten, ne dolunaydan, ne ölümlülükten, ne ölümsüzlükten, ne seslerden, ne gün doğuşundan, ne gün batışından. Sakin ol. Öylece dur. Yaşamdan geç. Kentlerden geç. Sınırları aş. Gülüşlerden geç. Anlamsız konuşmaları dinle, galerileri ge, kahvelerde otur - artık hiçbir yerdesin."

...Tezer Özlü bir kız çocuğuydu. Büyümek istemeyen, büyüme sancılarından kaçamayan bir kız çocuğu.. Çünkü o büyüdüğü büyük şehirde de kız çocuklarının çocuklukta bile sorumluluklardan kaçınamadığı bir toplumun çocuğuydu. Ve buna karşı çıkışını haykırdı yazdıklarında...
Onun anısı için yapılacak en yerinde şey, çocukların çocukluklarını yaşayabilecekleri, kaçıp gitmek istemeyecekleri bir dünya yaratmak belki de..."


_All is the same
__Time has gone by
___Some day you come
_____Some day you ll die
_______Someone has died
___________Long time ago


TEZER ÖZLÜ
(9eylul1943Simav-18subat1986Zurih)

"Benim en büyük mutluluğum herşeyden kaçmak.Herşeyden.Tüm çocuklardan.Tüm acılardan.Tüm sevgilerden.Tüm orgazmlardan.
Tüm gecelerden.Tüm günlerden..."


Gidebilmenin arayış kısmını Yaşamın Ucuna Yolculuk da görürüz. Yaşamının son döneminde cıktığı bir yolculuktur bu; Cesare Pavese, Italo Svevo, Franz Kafka nın peşinde; ama aradığı onlar değildir. Onların yaşadığı yerler, oturdukları kahveler, yürüdükleri sokaklar,yaşama dair birşeyler oluşturdukları mekanlarda bulunmak... Büyük bir tutkudur bu yazarlara karşı hissettikleri; onların yaşamlarına ve yaşama dair oluşturduklarına karşı.

"...Yaşamın daha doğrusu yaşamın ortasında, tüm özlemlerimin doyumsuz kaldığını nasıl da algılıyorum. Ama artık yorulmaksızın aramak yok. Aranan yaşantılar arandı. Yaşandı. Bir kısmı gömüldü. Yeniden toprak oldu. Canlılıklarını duyduğum, canlılıklarını birlikte bölüştüğüm birtakım insanlar gitti. Onlar adına, onları da özlemek, onlar için özlemek, onlar için de sevmek. İnsan yaşamının mutlak en önemli olgusu sevilen bir insanı özlemek, istemek. Onun yanındayken de özlemek, istemek. Oysa yaşam genellikle insanın bir başına kalması. Uykuda. Uykuyu ararken. Derin uykuların ötesinde bile zaman zaman düşünde sezinlemiyor mu insan bir başınalığın çaresizliğini?
Yollarda. Okurken. Pencereden caddelere bakarken. Giyinirken. Soyunurken. Herhangi bir kahvenin içinde oturan insanlara gelişigüzel bakarken. Hiç bir şey aramazken. Herhangi bir kahvede oturan insanları görmezken, başka olgular düşünürken. Yosun kokusunu yeniden duymaya çalışırken, bir kavşakta karşıdan karşıya geçerken, arabalar dünyasında yaşadığını son anda algılarken, büyük bir bulvarın tüm kahvelerinde oturanlardan hiç birini tanımazken, bir mağazadan gelişigüzel yiyecek seçerken, ya da bir satıcıdan herhangi bir malı isterken, aynı anda özlem ve yalnızlıkları düşünürken, gidenleri, gelenleri, bölünenleri, ölenleri, doğanları, büyüyenleri, yaşamak isteyenleri, yaşamak istemeyenleri özlerken, severken, sevilirken, sevişirken, hep yalnız değil miyiz? ..."

"şimdi sen de bir anısın. sen de ölüsün. her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. o caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp, kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüklüğünü algıladığım gecelere. bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimden taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor. başka hiçbir şey. "
Tezer Özlü - Yasamin Ucuna Yolculuk



" Neden buradaki yeşil, yabansı sessizlik şimdi sana içinde yaşamak zorunda bırakıldığın dünyayı unutturuyor. Aynı dünyanın en derin acısını Kafka çektiği için mi rahatsın onun mezarı yanıbaşında. Hiçbir yere gitmek istemezcesine. Babası, ardından da annesi aynı mezara gömülmüş. Şimdi Viyana'da Kafka'nın babasına mektubunu düşünüyorsun. Yaşamı süresince baskısı üzerinden kalkmayan babanın, mezarda da onun üzerine yattığını. Ne garip, dün mezarı başında bunu düşünmemiştin. Aksine belki biraz da rahatlatıcı bulmuştun yalnız yatmayışını. Nazi kamplarında öldürülmüş kız kardeşler ile Milena'yı düşünmüştün. Kafka'nın bu kamplara girmemesi içini sevinçle doldurmuştu. Genç yaşta veremden ölmesi onun için en büyük acılardan kurtuluş da demekti. "
( Tezer Özlü, Yaşamın Ucuna Yolculuk, s.37, YKY )


"Başkalarıyla -hatta karşına çıkan tek insanla- sanki herşey o an başlayacak ve biraz sonra bitecekmiş gibi yaşamalısın." (Pavese)

Pavese gibi Tezer Özlü'de de yaşam anlardadır.Ve çoğunun tersine Tezer Özlu de çocukluk aranan bir şey olmaktan çok kaçılmasi gereken bir şeydir.
"Çocuk olmanın hiçbir güzel yanı yoktur: yaşlandığımız zaman, çocuk olduğumuz günleri hatırlamaktır güzel olan"

Ve Pavese nin son cümleleri,
"Gizlice en çok korkulan şey gerçekleşir hep sonunda... Bütün gerekli olan biraz cesaret... Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım."




CESARE PAVESE
(9eylul1908Torino - 26agustos1950Torino/İtalya)

Il mestiere di vivere: Diario 1935–1950, The business of living: Diaries 1935-1950 (published in English as The Burning Brand), 1952
"Yasama Ugrasi"1952
Pavese 1950 ' de Torino ' da bir otel odasında tüm yazılarını , kitaplarını yok edip geriye üzerine kırmızı mavi kalemle " Yaşam Uğraşı " yazdığı günlüklerini bırakarak intihar ediyor.
1935 - 1950 yillarini kapsıyor bu günlükleri;-son tarih 18 ağustos 1950

27 Ağustos 1950-
' yazmayacağım, artık eylem...'

1 Eylül 1950-
'Ve bu defter Pavese'nin yanında bulundu bir akşamüstü. Midesine doldurduğu haplardan kurtaramadılar onu.Ben Italo Calvino son satırını yazmak istedim, bana söylediği bütün güzel şeyler için...
Ölüm bu olsa gerek, bir insanı özlemek.'


1952 Yasama Ugrasi ;

"Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda.
Yazıyorum: Ey, Sen, acı.
Peki sonra? Bütün gerekli olan biraz cesaret. Acı ne kadar ortaya çıkar ve keşinleşirse, yaşama içgüdüsü o kadar ağır basıyor ve intihar düşüncesi zayıflıyor.
Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendin beğenmişlik değil. Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. artık yazmayacağım..." 18 Ağustos 1950
(Arka Kapaktan)


“Gençliğimin sona erdiğini haber veren belirtiler arasında en önemlisi artık edebiyata karşı büyük bir ilgi duymayışım. Bir zamanlar her şeye rağmen duyduğum, manevi doğrular bulma umuduyla açmıyorum kitapları artık. Okuyorum, daha da çok okuyabilmek istiyorum, ama bir zamanlar yaptığım gibi, kitaplarda bulduğum çeşitli yaşantıları ne heyecanla karşılıyorum, ne de bunları parlak, şiir öncesi ussal bir gürültüye dönüştürüyorum. Torino sokaklarında dolaşırken de aynı şey oluyor. Bu yerleri artık yaratma çabasını hızlandıran romantik, simgesel bir güç kaynağı olarak görmüyorum. Her keresinde, ‘önceden yapılmış bu’ demek geliyor içimden. Ezilmelerimi, saplantılarımı, yorgunluklarımı ve dinlenmelerimi iyice gözden geçirince, açıkçası hayata yeni buluşlar getirecek bir alan olarak bakmıyorum artık, şiir daha az ilgilendiriyor beni bu açıdan; sadece düşünülecek ve çözümlenecek olan sıkıcı bir malzeme gözüyle bakıyorum her ikisine de.”-1936-



09.09 TEZER & PAVESE
---

 
Image Hosted by ImageShack.us