^^ ИÍLGŰИ МAЯMAЯA ^^ : 12/21/07

21 Aralık 2007

ONURSAL YAKUPOĞLU

“... Delilik göğün şimşekle intiharıdır” (Çivilenmiş Ellerin Şiiri)

Hayatının Kalemini Kendi Elleri ile Kıran Şair : ONURSAL YAKUPOĞLU

"Çünkü şair, hafif, kanatlı, kutsal bir şeydir ve esinlenmeden, kendinden geçmeden, aklı başından gitmeden yaratamaz." Platon, İon

BİR YAVRU TANRI GİBİ DAĞLARINDAYIM
Bu yıl ne kadar çok sevdim; kaçtım.
Tehdit altındayım; işgal altındayım; öldürülüyorum.
Aşk çırağı!
İnan doğrudur bazı hayvanların ruhlarının olduğu.
Yazmayı öğrenip okumayı sökememiş bir yavru tanrı gibi dağlarındayım.
Alkol, uyuşturucu ve sex ve sosyalizm ve anarşizm ve içinde sağ kalmış bir yaradılış.
İçimde sağ konulmayacak bir duygu.
Günü gecenin sırtında geçireceksek eğer; ellerimi temizle, gözlerini temizle yalvarırım.
Kırk hasretlik ömrüm var. Bir duygum var zindanlarına saklanan; göndermeli tutkular.
O, her yere alışkanlıklarıya giden birileri gibi; neredeysen oraya gömsünler kopardığım ağzımı.
Dudaksızım, ahlaksızım, sensizim; biraz anla; sev!
Kabuk bağlayarak atan kalbimin efendisisin.
Bir duygum var efkarlarında saklanan; göndermeli avuntular.
O, her yerde kendi balıklarıyla giden okyanUslar gibi.
Onursal Yakupoğlu

Eylül 1997 Güneşin Çocukları Dergisi

İmgeden oluşmuş bir gökdelendir şiirleri yeraltına inen:
Usulca dikilsemde ben sokağa
yürüyen çıngıraklar hep peşimde
nefretin çıngırakları
beynimde sürgünden yeni dönmüş bir
aziz oturuyor
gücünü korkularımdan alan
ya da
Dinleyin mezar gürültüsü alçalan
boşlukta gıcırdayan umut kımıltısı bu ses
bakın hiçliğime dönüşüyor karanlığınız.

'Hem celladım hem de kurbanım' der şair:
Celladım ben
Ne esrik ne de özgürüm.
Bataklığıma çekilirim kabuslar içinde.
Günahların duluyum ben,
Günahkarların lanetli tohumu.
Sevdam toplamaktır kesilen başları,
Hıçkırıklarımı duymaz hiç kimse

çok katmanlı bir şiirin diline doğru ilerleriz;
“…. İçimde şeytanın kötülüğü,
İçimde Byron, Milton, Baudelaire…
İçimde esrik bir gülle uzaklara salladığım İçimdedir hiçlik.” (Cehennem)

Giderek Derridacı bir çizgiye çeker şiirini ve modernizmin denetim bilimiyle, psikiyatriyle savaşmaya başlar. Ona savurur deliliğini. Damarlarına yapay mutluluklar salanları gördükçe: “Hırsız ay ışığımı çaldın benden” diyebilir her an! Ve arkasından sözünü sakınmadan ironisini açar:
“…. Çığlıkların ana kucağında
Sen kodlarla süslenmiş psikiyatri
Elveda sana diyerek” (Manik Depresif/im –Artaud’ya adanmış-)

Onursal’ın “Dostluk” şiirinde alıntıladığı William Blake: “Karşı çıkış gerçek dostluktur.” şiir mirasina sahip cikmali..
Karaşın kuşaktan bir şair daha tabiata döndü.
göçmevsimi: 7ocak2006
msgsf sanat tarihi,
21 yasinda,



AFOROZMALAR OnursalYakupoğlu
Yorum Sanat, 2005 94syf.
Boş karanlıkların locasından seslenen elitist ağızlara tıpa olmaya hevesli Bay X., bilinmeyenin peşinden sürüklenmeyi amaç edinmiş şekilde, görünenin tozlu cilalarını kazımayı kendine görev bilerek, emin adımlarla, sokakların kaygan zemininde yürüyordu. Güneşin bile çevresindeki solucan derililerden, kadavra yüzlerden, nasıl hızla kaçtığını fark etmekten bıkkın, bakışsız, ölü gözlerle dolanıyordu; falez kenarlarına yaklaşarak. Her bir gövde, kasvet tohumu diye geçirdi içinden. Düşe düşe düşünüyordu: Absürdün komedisiyle, karanlık kahkahasıyla...


dipnot: kitabı aforozmalar, tülay’a [eski kız arkadaşı] ithaf edilmiş ve “bu kitap bahârım, hünkârım ve aşkım tülay’a adanmıştır” ibaresini taşıyor. özellikle küçük iskender’in katkıları büyük olmuştur bu kitapta ve seyyid nezir kitaba bir önsöz yazmıştır ve “yaraları açıkta bir şair” demiştir ilk satırda ve bu galiba her şeyi anlatıyor ancak hemen ardından “durmadan kanatıyor sözcüklerle” diye devam ediyor. "sözlük"ten


Giyotine Giderken
Işığın yüzü kör yalnızlığımın çizdiği
söz bıçakları kanımı gövdeleyen
tragedyası çalınmış Macbeth
çığlık kuşları tutsak havada dolanan
kin dizeleri bilemiyorum kimin kıyısında gözlerinin
ölüm kulaç kulaç tetikte
panik kokularını yayarak zevk yüklü
paslanan dillerden kaçar tiradsız
gülüşün tonları açılır
gölgesine şehir düşmüş kaçak yaşamın
bir kazadır keşfeden haykırmalar
camın buğusundan kayan damlanın intiharını
uçurtma saçlarım tanrının ipine bağlanmış
çocuk bacaklarına tırmanır dağ
inançtır serptiği çığ çığ yalnızlıklara
şiirle yücelir erken doğumu hiçliğin
çöllerimin mührüdür yılan sevişmeler
boşalır zehirler şiir dillerden
hiçbir el tutamaz günah taşını
hasret kalır coşkun başların
kan rengine
gök yüzünü saklar oysa bulutların makyajıyla
tanrıya bakmayı bilmeyen zavallı gözlerden
tükürür ceza yağmurlarıyla asla döndüren
ah o kutlu aşk
madenlerini patlatan cevherdir
fenerleri parçalayan dalgalarıdır denizin
esrarlı kalp kanıyorsun içinde mermer bedenin
bıçaksız kılıçsız silahsız
salt düşünceyle
bırak çağırsın çarpıntın destanlarını aşkın
hüznün kanatları taşır seni çağlayanlarına cesaretin
ey ölüm güzelliğinle ağlat beni
çıkardığında biçim giysini
kefenim olacak son sözlerim
Onursal Yakupoğlu

Aşk An(ı) tları

___ Gözleri aydan da güzel taş yarime ...
Oluş’un kesişmesi lahzada saklanan seninle
Ey doğurgan düşlerin gülüş derinliği
Sarnıcımda şimşek çizgin
Öncem, sonram, bulanıklığım
Peşimdeki ölümsüzlük ağıtı
Ben senin mührünle damgalanan uçsuz bucaksız kendimim
Dalgalanan denizlerinde ötekisizliğin
Bir meleksin akışın saydamlığında hiç doğmamış
Kader gibi tıpkı
Şenliklerin belleksiz tüylerinden çeyizinle
Deli çarpması imzamla öpülen bana gelişlerin
Gece mitlerinin sırılsıklam soyunukluğunda DİNlenen
Çığımın kılavuzu dağ oyukların
Gizliyor ruhumun kaçak bakışlarını
Tininden kılıcınla kesilir düş etim
Yatağa atlamanın intiharı ya da beraber
Benliklerimizi kaybettiğimiz
Parmaklarımın müziğiyle içine çekildiğim sen
Üşümeyecek artık derin
Sıcaklığımın kader çıplaklığıyla
Işık saçan boynumdaki iple dahi
Dipdiri tapınağında çağrının
Çiçek çiçek hatıralarımızın eğildiği sen
Nerede eline konan kurşun tüy
Beni acımdan vuracak olan
Şarabım sana dökülen çığlığım
Ey benim cinim
Şapşal bakış adalarıma sığınan fırtına gemilerinle gel
Keşfet çoşkumun atlasında görünmeyeni
Onursal Yakupoğlu

İm/ kansız
___ Gerard de Nerval ve Georges Bataille'e
Bakire dipleri tutsaklığın
Çığlıkların balesi acıda
Üşüyen kemikleri köpek yalnızlığın
Uykunun derisini soyarak çıplaklığıyla
Orestes sıkıntımın kısık gecesi
Boşluğun deniziğnesi yüzüme çöken
Kaçak ellerim bağıran çocukluğumun intihar partneri
Boyunbağı aşkların güz lekesi
Çingene ovuşları sokağın
Lambasında asılı Aurelia yarası
İmgelerin azraili sürgün zevk
Sakalında yıldız dölleri
Uzakları doldurmuşum çeyizine hüznün
Zıpkın mürekkep ruhumun ıssız topraklarını avlayan
Saplandıkça büyür acı
Gülümseyen filizleriyle sarhoşluğun
Dudak boraları
Bellek boyaları
Beklemenin ıslak karadulu
Zehir matinelerinin yorgunu, çığırtkan
İntihar seranatları dağın mini etekleri altından
Uçurum soyan bıçak atlayışları ayrılıkların
Ve yine kan yapraklarına damlayarak erkekliğimin kanatlanan
Ve yine kanat ve yine kan at titreşen beynime sevgilim
Onursal Yakupoğlu


kynk:http://www.barikat.com/modules.php?name=News&file=article&sid=206

Semper İdem
Kayıp zaman
Ölümcül anılarımın o korunaklı şapeli
İri umutlarla beslenen yüce çıplaklık
Kurak gizemiyle kazıyor gözlerimi öfken
Kokundan usanmış pusu gibi ansızın
Belleğimde içedönmüş kent
Tarihimin celladı duvarların
Acımın ahşap gözlerini tutuştururken rüzgar
İrini hışımla akarken kelimelerin
Usta bir uzaklık ayak basamadığın
Özensiz ninninle uyukluyor odam
Acemi sancına direniyorum
Çığlığına bende unuttuğun
Sen misin göçebe meydanlarımı ıskalayan
Sen misin beklenmedik ulağım
Daima bulanık
Daima aynı
Onursal Yakupoğlu


Bir Melunkolik'in Karabasını
___Helena'ma
Bir ihtilal gibi kanımdasın
Hortuma benzer vahiy gibi içine çekildim
Alev yutan dudaklarının arasından sızdım melankoline
Şimdi beynimde titriyor etin
Zavallı gecenin postunu giyin
Aydınlıklar çobanı aşk
Haykır, kus kurban kuzularını
Şimdi sen diren acıma bir kez olsun
Çıplak merdivenlerinden kayarak doğdum yeniden
Bir uyak gibi nereye uyacağından habersiz
Yeni bir Lazarus'u öksürüyor ruhum
Yalpa, korunmasız
Hangi körfezin ucunda konaklıyor ölüm
Hangi bilmece
Hangi kıyım
Hangi çığlık anlatır serseri acımı
Tanrıların intihar seralarında dolanan
Hangi kum
Hangi ayakizi
Hangi uzaklık
Onursal Yakupoğlu

Byron'sama
Dilsiz ruhların kristal zaferi
Titreten umudu
Bekleyişi yücelten çığlık
Derim gülümsüyor acımasız müziğinle
Söküp atamam sonsuz görkemini yüreğimden
Kuşkusuz yenileniyorum durmadan ürkekçe
erkekçe soyuyorum köklerini
Yalnızlığa tutsak yitik bir batık duruyor önünde
Fırtınalarla kurtulmak isteyen
Dipsizliğe çekilmek ıslak hayallerle
Öyleyse yazgı kılıcımı daha bir sivriltin
Kovalayın acı ışığımı cüzzamlılar
Dinleyin mezar gürültüsü alçalan
Boşlukta kımıldayan umut kımıltısı bu ses
Bakın hiçliğiğime dönüşüyor karanlığınız
Onursal Yakupoğlu

Düş Ağrısı
Her şeyim Tülay'a
Düş ağrısı çürüyen tinimin
Denizlerimin falez fobisi
Öykünürken usta atlayışlar
Ölümle süslenen Celan saçlarım
Ve uzanır aksi ateşten köpüklere
Bir çiy damlası gibi konduğum hindiba
Vahşi yapraklarınla sarmalanan ruhum
Çığa giden ses gibi aşkınla
Çeperlerinden ılık ılık akarken ışığı geçmişten gelmelerin
İşte tutma gecelerden kalma kırmızılık
Teninden kaidelerle taşınan
Acı şehirlerimin kiri, renginde uzaklığının
Çağır beni güvercinim
Ben özgürce dolandığım doğanım
Aşkla gel
O aşk ki, eski dinlerin yalnızlığına terkedilen
Ki tanrıların korktuğu tek bir hamlesidir öfkesinin
Sana gelişlerimin gözlerini
Kuşandığında ruhunun oyukları
İhanete dahi secde ettiren
Öyleyse dadan papatya sevdama sevdiğim
Daldığında sen, dudaklarına konan öpücüklerim gibi
Onursal Yakupoğlu

Kara Gün
___ Gecem Tülay'ıma
Mezarlığı altın sözlerimin
Oysa tek bir güzel sözünle canlanır
Üzüncümün yarasaları bekler geceyi
Gözyaşlarımla boyanan
Ve yeminlerimizle beslenir kan niyetine
Sonsuzlaşır emdikçe tözünü ruhun
Hangi ben sensizlikle düğümlenen mutlak
Acının soylu elçileri değil midir
Öldüren kendilerini haberinle beraber
Razıyım ben küllerine
Sana yanık sevdamın
Ki dirildikçe küllenir yeniden ve yeniden ve yeniden
Ey Abhazia'nın kartalı
Seninle avlanır gök
Ölü görkemi dahi yeter kuşatmaya kuzu başımı
Sır dökülüşü yağmur
Açık eden aşkımızı
Islaklığın kancalarıyla yücelir şeffaf
Ah sevgilim, çarmıh çarmıhlığına pişman
Güzellese de çileyi kan makyajıyla
Barikatlar gürültüye kayıtsız ki savaş olsun
Düşlerin inmesi
Issızlıkla yaratılan cehennemde
Ki duman kürtajlarıyla yok olan
Yıkıntı ovaları tragedya gözlerin gezdiği
Ezdiğimiz yasaklığın yargı çiçekleri sevdiğim
Anla aşılan yolda arsız
Yiten şiirin çakıltaşları
Damarlı uzaklara atılan
Gidiş giysilerini çıkaran kucak
Sen kızıl darağacı
Taştan tırnaklarımın aşındıramadığı
Çırpınmalar muştulayan gülüş şafağında
Ey lekesini kaybetmiş tuvalim
Geliyor işte ruhumun renkleriyle çizilen resmim
Onursal Yakupoğlu

Rüzgarla Gelen İsrafil'im Aşkı Haber Veren
___ TÜLAY'IMA
Savrul git yıkıntılar çağıran kıskançlık
Boşa çıkışların gülüşlerinden gelen
Dinlen yüreğim vahasında sessizliğin
Bırak aksın, aksın rehin sıcaklığı uykusuzluğun
Fantaise-tabeaux'nun ardından gidiveren
O doklunan Rahmaninov parmakları aşk dolu yalnızlığına
Ve ölümün solgun ışığı tekrar notasında
Yatağımın sana çözülme sesidir örs
Beynimde düzlenen sensizlik
Bir aşağı bir yukarı darbesiyle çekiç bakışlarının
Kuşatma: hangi dokusu sevincin salyası sevişmelerin
Yoksa değişmez yazgı renkleri mi
Siyahın başı çektiği, ama hükmedemediği
Tanrı dengi dudaklarından dökülüveren
Öpüş librettoları aşk operalarını tamlayan
Ben beyin kıvrımlarının zincirine vurulmuş Prometheus
Aşkını çaldım tanrıların
İşte ateş
İşte sen yangını bilgi
'Sonsuzluğun hacılarıyız' Byron'ca
Suça dolanan kablolarla birbirine bağlı
Her korunaksız dokunuş suç değil midir
Yoksa yıldız nakışlar mıdır göğe işlenen
Zamanın dulu düne bıraktığın iz
Bir öncekine düğümlenen
Ki kafatasımın sahibidir
Ki korumak açık etmektir cazibeyi
Sen içinde dans eden kanımın eşlikçisi
Bırak susun müzik, bitmesin dans
En acı yerinde kadınlığının
Onursal Yakupoğlu


kynk:http://siir.edebiyat.org/siir/ssl.asp?sair_id=16594&page=1&un=510341

“azizim, güzel atlar da güzel şiirler gibidirler

öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!”

Ece Ayhan

_

 
Image Hosted by ImageShack.us